Ne demokrasinin düğünü, ne cumhuriyetin cenazesi

07.08.2013 Vatan

Kimin ne kadar ceza aldığı önemli olsa da, Ergenekon davası çoktan, hatta belki de açıldıktan kısa bir süre sonra bitmişti. Kuşkusuz derin devletle, darbeler ve darbecilerle hesaplaşma anlamında sembolik önemini hep koruyacak; temyiz sürecinde bazı tartışma ve gelişmeler olacak ama Ergenekon konusunun bundan böyle gündemimizde çok fazla yer alacağını düşünmüyorum.
Bunun birinci nedeni, iktidar savaşlarında bir tarafın alenen mağlup, diğerinin de galip olmasıdır. Nitekim 7 Şubat 2012’de patlak veren MİT krizi, bundan böyle ülkemizdeki yeni tür iktidar mücadelelerinin, eski iktidar sahipleriyle yeniler arasında değil, yenilerin, diğer bir deyişle, eskiyi tasfiye etmek için ittifak yapmış olanların arasında yaşandığını ve yaşanacağını gösteriyor. Her ne kadar gerek iktidar partisi, gerekse Fethullah Gülen hareketinin sözcüleri aralarında böyle bir gerilim olmadığını, üçüncü şahısların (büyük ölçüde de iktidarlarını kaybetmiş olanların) aralarına nifak sokmak istediğini söyleseler de, medyadaki tartışmaların dozu giderek artıyor, genellikle soğukkanlı bilinen umulmadık aktörlerin devreye girmesiyle gerilim tırmanıyor.

Karar açıklandığından beri sosyal medyada, bugünkü gazetelerde üç tepki türü dikkat çekiyor: Sevinenler, üzülenler ve ne çok sevinip ne de çok sevinenler. Ergenekon sürecinin ilk günlerinden itibaren “ortayolcu” bir çizgi izlemiş biri olarak (bu konuda şu iki yazımı özellikle hatırlatmak isterim: Taraf olan bertaraf oluyor ve Ne savcıyım ne avukat) tabii ki sonuncu grupta yer aldım. Çünkü Ergenekon davasından bir “demokrasi düğünü” veya bir “cumhuriyet cenazesi” çıkartmanın fazlasıyla zorlama olduğu kanısındayım.

Düğün değil

Bu bir “demokrasi düğünü” değil çünkü:
    1)Yakın tarihimizin karanlık onca olayının üzerine ciddi bir şekilde gidilmedi.
    2)Belli bir aşamadan sonra “derin devlet” yapılanmasının tamamının çökertilmesi gibi bir hedefin olmadığı ortaya çıktı. Örneğin başlarda hep lafı edilen “Bir Numara” ya bulunamadı, ya bulunmak istenmedi. Sonuçta lideri olmayan bir “terör örgütü” mahkum edilmiş oldu.
    3)Hal böyle olunca, soruşturmanın esas amacının derin devletten ziyade, AKP’nin başını çektiği yeni iktidar bloğunun en gözükara muhaliflerinin oluşturmaya çalıştığı ulusalcı bloğun tasfiye edilmek istendiği algısı hakim oldu.
    4)Soruşturma ve yargılama boyunca yapılan usulsüzlükler “hukuk devleti” algısını ciddi bir şekilde zedeledi.
Cenaze de değil

Bu bir “cumhuriyet cenazesi” de değil çünkü, haksız yere cezalandırılmış olma ihtimalindekileri bir kenara bırakacak olursak, yargılananların ezici bir çoğunluğunun, cumhuriyetin evrensel ilkeleri olan “özgürlük, eşitlik ve kardeşlik” uğruna bri şey yaptıklarına tanık olmadık. Hatta tam tersi, kendilerini cumhuriyetin, hatta tüm ülkenin “gerçek sahibi” ilan ederek, çizdikleri onca kırmızı çizgiyi ihlal ettikleri iddiasıyla bu ülke insanlarına kötülük etmiş olanları biliyor, tanıyoruz.
Başa dönecek olursak: Eski iktidar sahiplerinin tasfiyesi faslı artık kapanmışa benziyor. Dolayısıyla ileriye bakmak ve yeni iktidar ilişkilerinin nasıl şekilleneceğine bakmak lazım. Bunu yaparken, yine taraf olmamaya çalışmak gerekecek.
Zira iktidar (ve ona ulaşmak için mücadele) insanı kirletiyor.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
05.01.2025 Esrarengiz bir süreç üzerine notlar
02.01.2025 Mümtaz'er Türköne ile söyleşi: "Bu sürecin en büyük kaybedeni AK Parti ve Erdoğan olur"
29.12.2024 Ve yeni “Çözüm Süreci” başladı
27.12.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (247): Asgarî ücret ve CHP’nin tavrı, Suriye’de Türkiye damgası, Gelecek ve DEVA’dan istifâlar
25.12.2024 Transatlantik: Yeni Suriye’de Türkiye’nin rolü - Yemen İsrail’in hedefinde
24.12.2024 Altılı Masa’nın lâneti
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
20.12.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (246): Suriye’de yeni dönem ve Türkiye - CHP belediyelerine haciz
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
05.01.2025 Esrarengiz bir süreç üzerine notlar
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı